11 Şubat 2008 Pazartesi

RÜZGAR VE AĞAÇ

Yemyeşil bir vadinin ortasında tüm heybeti ve ihtişamı ile, dalları göğe doğru uzanan , her mevsim yaprakları ile kuşları ve kelebekleri kıskandıran bir ağaç varmış.

Ne fırtınalar ne rüzgarlar görmüş bu ağaç. Ama inadına tutunmuş kökleri toprağa, inadına dalları uzanmış göğün mavisine. Hiçbir şey onu küstüremiyor, yıkamıyormuş. Yazın sıcağında kalın dalları ile kuşlara sincaplara ev, yeşilin birbirinden güzel tonundaki yaprakları ile yazın sıcağında koruyucu oluyormuş. Sonbaharda kırmızının, sarının, turuncunun tonları ile ressamlara,şairlere, aşıklara ilham veriyormuş.

Gel gelelim ki rüzgar bu işe bozuluyormuş. Öyle ya şimdiye kadar hiçbir ağaç, hiçbir ot, çimen rüzgara karşı gelememiş, ona direnememiş. Bir tek bu ağaç dışında.....

Sonbahar gelmiş, mevsimin renkleri değişmiş. Tabi bizim ağacın da... Kışa hazırlanıyormuş gövdesiyle, dallarıyla, köküyle, yaprağıyla.... Rüzgar sinsi sinsi gelmiş. Önce birkaç yaprağı düşmüş. Ama ağaç üzülmemiş. Öyle ya bu yaşlanmış yapraklar gidecek yerine tazeleri tomurcuklanacak.


Ancak rüzgar bu sefer kararlıymış, yenecekmiş ağacın iradesini, dayanıklılığını. Yavaş yavaş gelip aniden şiddetini arttırmış. Ağaç ne olduğunu şaşırmış, bir anda çırılçıplak kalmış. Tamam kaçınılmaz son bu ama bu kadar çabuk mu ? Bu kadar hızlı mı ?

Rüzgarsa şiddetini arttırdıkça arttırmış. Ağacın dayanacak gücü kalmamış ve masmavi göğe uzanan o ihtişamlı dalları kırılıvermiş. Ağaç şaşkın, ağaç üzgün, ağaç çaresiz.

Rüzgar mutlu, amacına ulaştı.

Ancak ağaç küskün bir daha ne yeşerebilmiş, ne çiçeklenmiş ne de yapraklanmış. Zayıflayan gövdesi ve kırık dalları ile mutsuz. Bir başına kalakalmış. Öyle ya yaprakları olmayan, dalları kırık bir ağacı kuşlar böcekler ne yapsın ?

Rüzgarsa şaşkın. Bu kadarını beklemiyor. Rüzgar pişman. Ağaç küskün.

Rüzgar ağaçtan binbir kere özür dilemiş. Bir daha bu kadar hoyrat olmayacak hatta ona hiç esmeyecek, hadi tekrar canlan, tekrar yeşer hadi ne olur diye yalvarmış.

Ama nafile . Rüzgar özür dilese de dal kırılmış bir kere......


Sibel Öztürk
Şubat 2008

Hiç yorum yok: