17 Aralık 2007 Pazartesi

KARDAN ADAM NERDE ANNE ???

Karı henüz tanımayan oğluşumun Baby TV'de kar ve kar adam programını izledikten sonra aramızda geçen konuşma :

- Anne kardan adam nerde ?
- Eeeee daha yok annecim. Kar yağınca biz de kardan adam yapacağız.

- Kar nerde ?
- Kar daha yağmadı. Hani şimdi yağmur yağıyor ya sonra da kar yağacak. Her yer bembeyaz olacak. Biz de o zaman kardan adam yapacağız. Kardam adam kardan yapılır.
- Kar nerde ?
- Eeeee kar şimdi havada gökyüzünde.
- Kardan adam evinde mi ?
- Annecim kardan adam daha yok kar yağınca yapacağız.
- Anne bana kardan adam yap.
- Yapıcam annecim ama önce kar yağması lazım.
- Ben havaya sordum. O da kardan adam evinde dedi.Birazdan gelcek ben de izin verdim.
- Tamam annecim.
-Kardan adam uyuyor mu ?
- Sana cd açayım mı ? Hadi gel Sevimli Dinozoru seyredelim.
- Tamam

16 Aralık 2007 Pazar

MÜJDE !! ÖDEME VAR

Vakti zamanında biz çalışanlardan yapılan kesintilerden biri olan KEY ( Konut Edindirme Yardımı ) hesapları tasfiye edilerek bizlere geri ödeniyormuş. Hem de nemalandırılmış olarak. Ben gerçi bu kesintilerle konut edindirilemedim ama zorunlu tasarruf oldu.

1987 - 1995 yılları arasında yapılan bu kesintileri geri alabilmek için başvuru yapılması gerekiyor.

Detaylı bilgi için : www.memurlar.net

Ya da google dan key yazıp farklı sitelerden de bu bilgilere ulaşabilirsiniz.

Güle güle harcayalım.

KAZ DAĞLARI

























Bu yazın tamamını hemen hemen Altınoluk Küçükkuyu da geçirdik. Çok da eğlendik . Zaman zaman oğluşumun maceralarını da sizlerle paylaşacağım.

Ancak şimdi sizlere çok güzel bir yer tanıtmak istiyorum.

Kaz Dağları eski adı ile İda Dağının eteklerinde İlliada Hotel.

Buraya gitmek için Edremit yolundan girdik. Dağ yolunda epey bir ilerledik. Dağ yolu ama muhteşem manzaralı, mis gibi bir hava, sadece kuş ve doğanın sesi, yeşilin tonlarca rengi arasından kıvrıla kıvrıla 1 saat ilerledik.

Gülsüm Ana'nın yerinde mola verdik. Giderseniz mutlaka uğramalısınız. Tayfun Talipoğlu'nun programına konu olmuş , basında çok fazla tanıtılmış bir yer. Doğanın içinde , salaş birkaç masa, nefis açma gözlemeler, gerçek yayık ayranı.

Akşamüstü 5 çayımızı tekrar burada içmeye karar verip tekrar yola koyulduk.Yaklaşık 45 dak.sonra İliada Otel'e ulaştık.Yaz kış açık olan bu otel büyük bir arazi içinde. Tüm doğa sporları, avcılık, doğa yürüyüşleri, at binmek hemen hemen herşey mümkün.


Gidilip görülesi bir yer....
Daha detaylı bilgi için : http://www.iliadahotel.com/

Sevgiyle kalın



KÜÇÜK İSTAVRİTİN ÖYKÜSÜ......




Küçük istavrit yiyecek birşey sanıp

Hızla atıldı çapariye

Önce müthiş bir acı duydu dudağında

Gümbür gümbür oldu yüreği


Sonra hızla çekildi yukarıya

Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü
Bir yanda büyük bir merak
Bir yanda ölüm korkusu



Dudağı yarıklar denir, şanslıdır onlar
Hani görüp de gökyüzünü,insanı
Oltadan son anda kurtulanlar
Ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı yolun sonu



Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende
Cansız uzanıvermiş dostlarına
Değiyordu minik yüzgeci



İnsanlar gelip geçtiler önünden
Bir kedi yalanarak baktı gökyüzünün içine
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu
Son birkez düşündü derin maviyi
Beyaz mercanı bir de yeşil yosunu



İşte tam o anda eğilip aldım onu
Yürüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
İki damla gözyaşından ibaret
Sade bir törenle saldım denizin sularına



Bir an öylece baka kaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti, tüm kederimi söküp atarak
Teşekkürü de ihmal etmemişti
Birkaç değerli pulunu elime avuçlarıma bırakarak



Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler neden yaptın bunu diye
" Birgün dedim bulursam kendimi
Yeşil leğendeki küçük istavrit kadar
Çaresiz
Son ana kadar hep umudum olsun diye "

HAFTALIK MÖNÜMÜZ ( 17.12 )

Pazartesi : Mercimek Çorba
Kuru Fasulye
Şehriyeli pirinç pilavı


Salı : Kuru Fauslye
Şehriyeli pirinç pilavı
Zeytinyağlı bezelye


Çarşamba : Balık ( ızgara )
Salata


Perşembe
Cuma : Bayraammm Başka annelerin mutfağindayız

Afiyet Olsun

14 Aralık 2007 Cuma

BAYRAM GELİR HOŞ GELİR


Önümüzdeki hafta Kurban Bayramı. Hepimiz dört gözle bekliyoruz. Çünkü tatil...Ah şu 2,5 günü de verseler ne kadar güzel olur.
Bayramlara artık tatil için sevinir olduk.
Büyüklerimiz yine her zamanki gibi ah ah nerde o eski bayramlar diyerek anlatmaya başlayacaklar
"bizim zamanımızda......"
" kalmadı o eski bayramların tadı ..."
Bizim jenerasyon bile eski bayramları arar olduk. Ararız tabi. Yeni elbiseler, yeni ayakkabılar, kim bize ne kadar bayram harçlığı verecek, ne kadar şeker toplayacağız.... bunların hepsi çocuklukta kaldı.
Büyüdük artık o yüzden de arar oluyoruz bayramları. Bayram çocuklara. Bizim çocuklarımız da kendi çocuklarına anlatacak kendi eski bayramlarını tıpkı şimdi bizim dinlediğimiz gibi. Önemli olan adetleri yaşatmak, büyükleri, yaşlıları ziyaret etmek.
Amaç tatil olmamalı, amaç ziyaret olmalı. Göremediklerimizi görmek, ailece, kuzenler, yeğenler, amcalar,teyzeler, nineler,dedeler hep birlikte olmak.
Tatlılar yenmeli, koşuşan çocukların gürültüsü arasında sohbet edilmeli. Geleneklerimizi yaşatmalı ve ah nerde o eski bayramlar diye geçmişini anlatmak isteyen büyüklerimizi dinlemeli.
Hergünümüzün bayram sevinci ve bereketiyle geçmesi dileği ile. Herkese iyi bayramlar.

11 Aralık 2007 Salı

ZUZU


Bugün Arda'm, arkadaşım Suzan ve
oğlu Meriç'le inanılmaz güzel bir yer
keşfettik. İsmi ZuZu olan bu mekan
benim gibi çalışmayan ama oğlunu bırakacak kimsesi olmadığı için
hiçbir işini doğru dürüst göremeyen, arkadaşı ile bir fincan olsun kahve içemeyen veya ev harici bir ortamda ama çocuğu ile birlikte rahatça arkadaşı ile iki çift laf etmek isteyenler için ideal bir yer. Çünkü bu mekan bir cafe ama aynı zamanda eğitimli ( yuva öğretmeni ) ablalar ile çocuğunuzu emanet edebileceğiniz, çocuğunuzun keyifli vakit geçirebileceği, oyun oynayıp, çeşitli aktiviteler yapabileceği bir yer. Siz çocuğunuz ile aynı mekandasınız ama ayrı havadasınız.

Mekan sahibi ve ablalar oldukça nazik ve güler yüzlü, ortam hijyenik, sıcak ve eğlenceli, çocuğunuz oyun oynarken kahve içip arkadaşınızla bol bol sohbet edebilip dedikodu yapabilirsiniz. E daha ne olsun gidin ,görün , yaşayın derim.

Detaylı bilgi için : www.zuzu.com.tr
Zuzu Kozyatağı Tel : 0216 386 44 81

10 Aralık 2007 Pazartesi

KARNIYARIK BÖREK

Malzemeler

3 adet yufka
3 çorba kaşığı yoğurt
1/3 su bardağı sıvı yağ
3 yumurta ( birinin sarısı ayrılır )
1 paket kabartma tozu
100 gr beyaz peynir veya çökelek
1 demet maydanoz
2 adet domates
3 adet sivri biber

Yapılışı

Yumurtaları,yoğurdu,sıvı yağ ve kabartma tozunu bir kapta karıştıralım. Bir yufkayı açıp bu karışımdan bir miktar yufkanın üzerine sürelim. İkinci yufkayı ilk yufkanın üzerine yine açıp serelim ve karışım sürelim. Üçüncü yufka için de aynı işlemi yapalım. Sigara böreği keser gibi 16 eşit üçgen elde edecek şekilde keselim. Her üçgen parçanın geniş kenarına maydanoz ve peynir karışımından bir miktar koyup sigara böreği sarar gibi rulo yapalım. Börekleri önceden yağladığımız bir tepsiye dizerek bir bıçak ile ortalarını yaralım. Bu yarıkların içne bir dilim domates ve sivri biber sıkıştırarak yufkanın kalan kısımlarına yumurta sarısı sürelim. Önceden ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişirelim.

Afiyet Olsun

PATATESLİ BÖREK

Malzemeler

4-5 adet haşlanmış patates
150 gr rendelenmiş kaşar
250 gr mantar
3 adet yumurta
2-3 adet sivri biber
1-2 adet soğan
Tuz

Yapılışı

Patatesler haşlanır, rendelenir. İçine rendelenmiş kaşar peynirin yarısı, 3 yumurta, eritilmiş margarin ve tuz ialve edilerek mikser ile çırpılır. Diğer tarafta soğan, biber ve mantar yağda pembeleşene kadar kavurulur. Patates karışımının yarısı yağlanmış kalıba dökülür, araya mantarlı karışım ilave edilir. Karışım üzerine kalan patates dökülür ve kalan kaşar peyniri serpilir. Fırında 20 dakika pişirilir.

Afiyet Olsun

ISPANAK ÇÖREĞİ

Malzemeler

Yarım kilo ıspanak
3 adet yumurta
1 paket margarin
150 gr beyaz peynir
1 su bardağı yoğurt
Tuz, karabiber
Bir miktar un ( hamur cıvık olacağı için yarım bardak konulabilir )

Yapılışı

Ispanak yaprakları saplarından ayrılır. Ayrılan yapraklar ince ince kıyılır.Unun ortası açılır. 3 yumurta, margarin, ufalanmış peynir, yoğurt , tuz, karabiber konularak cıvık bir hamur yapılır. Ispanaklar ialve edilir. Yağlanan tepsiye karışım dökülerek önceden ısıtılmış fırında pişirilir.

Afiyet Olsun

HAVUÇLU KEK

Malzemeler

1 adet yumurta
2 bardak rendelenmiş havuç
1 bardak iri çekilmiş ceviz
1 su bardağı süt
1 paket kabartma tozu
1/2 paket eritilmiş soğutulmuş margarin
3 su bardağı un
1 tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı toz şeker

Yapılışı

Yumurta ve şeker mikserle çırpılır. Margarin ve süt ialve edilir. Rendelenmiş havuç ve diğer malzemeler ilave edilerek yağlanmış kalıba dökülür ve önceden ısıtılmış fırında pişirilir.

Afiyet Olsun

ÇAYLI KEK

Malzemeler :

1 Bardak demli çay
3 adet yumurta
1 paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı kakako
1,5 bardak toz şeker
2 bardak un ( kıvama göre ayarlanabilir )
1/2 paket etitilmiş margarin

Yapılışı

Yumurta ve şeker mikserle çırpılır. Margarin ve çay ilave edilir. Diğer malzemeleri de ilave ederek yağlanmış kalıba dökülür. Önceden ısıtılmış fırında pişirilir.

Afiyet Olsun

PEYNİRLİ KEK

Malzemeler :

Yarım demet dereotu
3 bardak un
1/2 paket eritilmiş soğutulmuş margarin
200 gr.beyaz peynir
1 bardak yoğurt
3 adet yumurta
1 paket kabartma tozu

Yapılışı

3 adet yumurta eritilmiş margarin ile çırpılır. Yoğurt ve kabartma tozu ilave edilir. Kıyılmış dereotu ve beyaz peynir ilave edilerek çırpılır. Un ilave edilerek yaplanmış kalıba dökülür. Üzerine çörekotu serpilerek önceden ısıtılmış fırnda üzeri kızarana kadar pişirilir.

NOT : Ilık yenmesi tavsiye edilir.

Afiyet olsun

HAFTALIK MÖNÜMÜZ

Pazartesi : Mercimek Çorbası
Etli biber Dolması
Zeytinyağlı Yer Elması

Salı : Mısırlı şehriyeli yoğurt çorbası
Etli biber dolması
Zeytinyağlı Yer Elması
İrmik tatlısı

Çarşamba : Balık ( Izgara )
Salata

Perşembe
Cuma : Tarhana Çorbası
Salçalı Köfte
Domatesli Pilav
Cacık

Afiyet Olsun

7 Aralık 2007 Cuma

İNADIM İNAT


Dediğim dedik.... İnadım inat..... Her şey benim.....
Bunlar şu anda benim oğlumu tarif ediyor. Her şeye itiraz etmeler, kendi dediğini yaptırmak için çeşitli numaralar denemeler.
" Benim daha uyku saatim yok anne "
" Benim karnım çok aç değil "
" Yok, yoooookkkk ( burada bağırıyoruz ) " Bu cümleler de oğluşumun baş cümleleri. Günde 50 kere falan söylüyordur. Ben bıktım o bıkıp usanmadı. Dediğini yaptırmak için yada benim dediklerimi yapmamak için türlü yollar deniyor. Önceleri ağlıyordu. Ben kesinlikle kıyamıyor ağlamasını istemiyordum o yüzden de hemen dediğini yapıyordum. Ama yetinmiyor ki. Ağlama numarasını yutmamaya karar verdim ve ilgilenmedim. Bu sefer şiddeti arttı , daha yüksek sesle iç çeke çeke ağlamalar başladı. Her ses yükselişde dediğini yaptım ama bir sonrakiler daha da yüksek sesle olmaya başladı. Ama kendimi tuttum. Şimdi de " annemmmm " canimmmm " ben seni çok fevdim " ler başladı. Bunları söylerken de beni öpüyor, yanağımı okşuyor. E ben de ne yapacağımı şaşırıyorum.
Bu dönem kendini bulma, kendini kabul ettirme, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemiymiş. Geçermiş. Umarım kısa sürer ve her ikimiz için de hasarsız geçer. Ben de şimdilik çareyi dikkatini başka yöne çekerek inatlaştığı veya tutturduğu şeyi unutturmaya çalışıyorum.
8.12.2007

ATATÜRK'ÜN ARMAĞANI

NUR İÇİNDE YAT ATAM

Amerika Afganistan'ı vurdu ya, gazeteci olan eşim günlerini, hatta aylarını o bölgede geçirdi. Türkiye'ye dönerken bana "armağan" olarak mavi, ipekli bir "Burka" getirdi Evet evet, Afganlı kadınların Taliban döneminde giymeye zorlandıkları> > Burka'dan söz ediyorum Burkayı bavulundan çıkarıp bana uzatırken de, "Bunu giydiğin an, armağanın benden değil, Atatürk'ten geldiğini hissedeceksin. Atatürk'ün, siz kadınlara yaptığı iyiliği daha iyi anlayacaksın" demişti. Doğrusu o an ne söylediğini anlayamamıştım, mavi ipeksi kumaşa uzanırken...
Burkayı ambalajından çıkarıp, bu acayip örtünün neresine kafamı sokacağımı araştırdım bir süre. Bilmece gibiydi. İşlemelerle yapılmış yarım santimlik pencerelerden oluşan kafesi gözlerimin önüne denk düşürmeye çalıştım. Dünyayı görebilmek için!!! Kafamı bir çember gibi sıkan dar bölmeye sokuşturdum; daha ilk saniyelerde kendi nefesimden tiksinmeye başlamıştım. Soluk alıp vermek tam bir işkenceydi. Ağzıma yapışan kumaş nefesimle ısınıyor, "içeride"gitgide ağırlaşan bir koku oluşuyordu. Ellerim de felaket durumdaydı doğrusu. Hareket kabiliyetimi tümüyle kaybetmiştim. Eşime, "Bunun omuz kısmı neresi" diye sormuştum burkayı giymeye çabalarken. O da, "Omuz olursa, burka olmaz. Önemli olan kadının, hiçbir hattının belli olmaması" demişti. Burkayı giydim. Aynanın karşısına geçtim ve kendimi aradım! "Ben" yok olmuştum. Gözlerim, yüzüm, mimiklerim, bakışım hatta sesim yok lmuştu. Ezilmiştim. Küçülmüştüm. Görüş alanım daralmışt ı. Görebildiğim dünya minik karelere bölünmüştü. Sanki kafamı çevirmek yetmiyor, vücudumu komple oynatırsam daha fazla bir şeyler görürüm zannediyordum. Ama olmuyordu. Gözler 180 derece görür ya, benimkiler o an ancak 30 dereceye hakimdi. Zannedersem bir dakika kalabildim burkanın içinde. Bir ömür böyle yaşayanları anlayabilmek için, bir dakika zor dayandım, itiraf ediyorum. Bir çırpıda çıkardım. Ama burkayı söküp atarken bedenimden, evime gelen tüm kadınlara burkayı giydirmeye karar verdim. Benim öğrendiğimi, yani "Atatürk'ün armağanı"nın farkına daha iyi varabilsinler diye. Çünkü ben, bir kadın için çarşafa bürünmenin ne demek olduğunu ancak burkanın içinde bir dakika kaldığımda tam algılayabilmiştim. Şimdi daha rahat hissediyorum kendimi. Daha güçlüyüm ve daha kendim. Burka, beni hayattan çekip alırken kulağıma bir şeyler de fısıldamış belli ki... Ondandır, "Seyahatim esnasında köylerde değil, bilhassa kasabalarda ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok kesif olarak kapattıklarını gördüm. Erkek arkadaşlar bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Onlar da yüzlerini cihana gösterebilsinler ve gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey yoktur" sözlerini duymam Atatürk'ün. Ondandır, ansiklopedi karıştırıp hatırlamam, Atatürk'ün bu sözlerinden sonra Türk kadınının önce peçeyi, 25 Kasım 1925'teki Şapka Devrimi'nden sonra da çarşafı bıraktığını... Ondandır, gülümseyişim, sessiz şükranlarımla.. .

Fügen Ünal Şen...

5 Aralık 2007 Çarşamba

ARDA'M ŞİİR OKUYOR

ÇOCUĞUMUZLA ARKADAŞ OLMAK

Gazetede ebeveynler ve çocuklarının ilişkileri hakkında bir yazı okumuştum. Bu yazının içeriği kısaca şöyleydi : Anne ve babalarının çocuklarına arkadaş olmamaları, onların anne ve babası olduğumuzu bilmeleri, arkadaş ve anne baba ayrımını yapabilmeleri gerekmekte olduğuydu. Bu yazıyı yazanlar belki profesyonellerdi tam hatırlayamıyorum ama ben onlara katılmıyorum.

Çocuklarımız dünyaya geldiklerinde ilk anne ve babası ile tanışırlar. Uzun bir süre de hayatlarında sadece onlar vardır. Özellikle anne, her ağladığında onun ihtiyacını gidermek için vardır. Ve bebekler bunu bilir o yüzden hep anneye ağlarlar, anneyi isterler. Bir süre sonra başkalarının da olduğunu farkederler. Anneanne, babaanne, dede, hala, teyze, vs... Daha sonra ise kendileri gibi birileri olduğunu farkederler. Aynı boylarda, aynı kilolarda, aynı dili konuşan, oyun oynayan, kendileri gibi hareket eden... Ve onlara arkadaş dendiğini öğrenirler. Ama anne baba aynıdır. Onlar ihtiyaç giderir. Olayı bu noktada bırakmak bence hata.

Çocuklarımız o kadar zeki ki, anne babanın ne demek olduğunu iyi bilir ve diğer insanlardan ayırabilirler. Bu yüzden ben oğlumla arkadaşlık yapmakta bir sakınca görmüyorum. Benim yerim zaten ayrı. Ama bütün günümü onunla geçirirken; araba yarıştırmaktan, arabaları dan dan yapmaktan ( arabalar kaza yapıyor ) , evin içinde saklambaç oynamaktan, yatağın üstünde birlikte zıplamaktan inanılmaz keyif alıyorum. 30 yaşımı aşmama rağmen, parkta kaydıraktan kaymaktan, salıncağın zincirinin beni çekip çekmeyeceğini düşünmeden oğlumla sallanmaktan, en sevdiğim pantolonumun ve ayakkabımın kumlara bulanmasına aldırmadan kuleler yapmak, arabalara kum doldurmaktan, etraftakilerin ne diyeceğine aldırmadan sığamadığım bisiklete binip oğlumun beni itmeye çalışmasından büyük keyif alıyorum.

Ben oğlumun arkadaşı olmaktan büyük keyif alıyorum. Büyüdüğü zaman da kişilerin rollerini ayırt edebileceğini, arkadaşlarına çok daha fazla vakit ayıracağını, anne baba olarak bizim ikinci planda kalacağımızı biliyorum. Ama ben o zaman da oğlumun anne arkadaşı olmak isteyeceğimi çok iyi biliyorum. Umarım oğlum da o zaman, bunu şimdiki kadar ister.

5.12.2007

ARDA'NIN SÖZLÜĞÜ

Efüli : Fasulye

Kuyu Efüli : Kuru Fasulye

Embinella : Mandalina

Domdombis : Domates

Dandan yenk : Havai fişek

Tısivik : Trafik

Eciş : Teyze

Nani : Yani

Eyvah : Ayva

Fini : Şimdi

Konbes : Cornflakes

Telesefon : Telefon

Helipokter : Helikopter

Muyurta : Yumurta

BENİ UNUTMA


Birgün gelirde unuturmuş insan.
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen hergece yorgun sesiyle
Saat onikiyi vurduğu zaman
Beni unutma...

Çünkü ben hergece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğun yerde
Beni unutma...

Ben ayağımda çarık elimde asa
Senin için bu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma....

Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu birgün yalnız benim için giy
Saksındaki pembe karanfildeki çiği
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma....

Büyük acılarla tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrı'ya kavuştuğum gün
Beni unutma.....

Ü. Yaşar Oğuzcan

FİNAL


Demek hiçbirşeyi unutmuyorsun, peki
Öyleyse elveda haydi git.
Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok ;
Müsaade ediyorum, gidebilirsin.
Maamafih biraz daha bekle,
Yağmur yağıyor, bekle ki kesilsin.
Dışarısı çok soğuk onun için iyi sarın.
Aslında kışlık bir manto giymen lazımdı.
Her şeyini iade etmedim mi ?
Bende sana ait hiçbir şey kalmadı.
Mektuplarını ve resmini almıştın....
Madem ki ayrılıyoruz, bana bir daha bak ;
Fakat dikkat et ağlamayalım,
Zira bu aptallık olur.
Zavallı kafalarımızın seviştiğimiz günleri
Tekrar yaşaması için, ne kadar da kuvvet sarfetmesi lazım.
Güya hayatlarımızı birbirimize ebediyen vermiştik.
İşte şimdi tekrar geri alıyoruz.
Bundan sonra ikimiz de kendi ismimizle
Başka yere gezmeye, yaşamaya gideceğiz.
Şüphesiz bir müddet ızdırap çekeceğiz, sonra
Hataları affeden yegane şey ; unutkanlık gelecek....
Ve diğer insanlar arasında
Sen ve ben olacağız...
Böylece mazime karışacaksın.
Belki tesadüfen sokaklarda birbirimize rastlayacağız.
Benim görmediğim elbiselerle sen geçerken
Ben, kaldırım değiştirmeden sana sadece uzaktan
Bakacağım.
Sonra birbirimizi uzun yıllar görmeyeceğiz.
Dostlarımız benden sana havadis verecekler.
Ben ise hayatım, kuvvetim ve her şeyim olan senin için
Sadece nasıldır diyeceğim....
Koca aşkımız bu küçük kalpde miydi ?
İlk günler acaba deli miydik ?
Tanıştığımız anki heyecanları hatırlıyor musun ?
Sevişiyorduk..... İşte aşkımız buydu...
Birbirimize karşılıklı " Seni Seviyorum " demek
Ne kadar kıymetliymiş Allahım
Hakikaten garip. Demek herkes aynı kelimeyei mırıldanmış.
Sevmek
O halde biz de diğer insanlar gibiydik.
Ne çok yağmur yağıyor. Bu havada gidemezsin.
Öyleyse kal... Evet kal, anlaşmaya uğraşacağız...
Bilinmez ki kalplerimiz değişmesine rağmen
Belki eski günlerin tatlı hatıralarını hatırlayacaklar.
Elimizden gelen herşeyi yaparız.
Birbirimize karşı daima iyi olmaya çalışırız.
Malum ya, nihayet eski bir alışkanlığımız var.
Oturuver benim yanımda, eski sıkıntıların başlasın.
Ben de senin yanında eski yalnızlığıma dalayım.

Paul Geraldy

Anımsıyor musun yeni arabanı ödünç alıp çarptığım günü ?
Öldüreceğini sanmıştım beni , öldürmedin oysa.
Anımsıyor musun seni zorla sahile götürdüğüm,
Yağmurun yağacağını söylediğin ve yağmurun yağdığı günü ?
"Söylemiştim sana" demeni beklemiştim, demedin oysa.
Anımsıyor musun çilekli pasta düşürüp
Arabanın paspasını kirlettiğim günü ?
Tokatlayacağını sanmıştım beni, tokatlamadın oysa.
Anımsıyor musun kıskandırmak için seni
Başka oğlanlarla oynaştığım ve senin kıskandığın günleri ?
Terkedeceğini sanmıştım beni, terketmedin oysa.
Anımsıyor musun dansın resmi giysili olduğunu
Söylemeyi unuttuğum ve senin kot pantolanla geldiğin günü ?
Bırakacağını sanmıştım beni, bırakmadın oysa.
Evet, yapmadığın çok şey vardı.
Ama dayandın bana, sevdin beni ve korudun beni.
Çok şey vardı
Benim de senin için yapmak istediğim
Vietnam'dan döndüğünde ,
Dönmedin oysa.
Leo Buschgalia ( Yaşamak, Sevmek, Öğrenmek Kitabından )















30 Kasım 2007 Cuma

HAYATIN İÇİNDEN

Sizlerle bir arkadaşımın başından geçen bir olayı paylaşmak istiyorum. Bunun nedeni de toplum olarak ne kadar yozlaştığımız , nasıl at gözlüğü takarak yaşadığımız, nasıl düşünce fakiri olduğumuz içindir.

Arkadaşım İstanbul'un nezih semtlerinden birinde Caddebostan'da oldukça lüks bir binada yaşamakta. O gün 2,5 yaşındaki oğluyla bir yerlerden dönmüş. Arabasından inerken de oğlu uyuduğu için kucağına almış ve üşümesin diye de üzerine battaniyesini örtmüş. Ancak battaniye kafasından düşmüş ve tek eliyle de düzeltememiş. O sırada otoparkta oldukça şık bir hanım ( kendisi farklı bir tabir kullanmıştı gerçi ) görmüş ve bu hanıma dönerek "affedersiniz bir şey rica edebilir miyim " demiş. Bu hanım da kendisine " Terbiyesiz utanmıyor musun git çalış " diyerek yürümüş gitmiş. Arkadaşım da " ama ben de burada oturuyorum sadece..... " diyebilmiş.

Bana bunu anlatırken bu hanıma diyebildiklerinden ziyade diyemediklerini anlattı. Bunları tahmin edebilirsiniz. Her kucağında çocukla affedersiniz diyen biri sizce sadece sadaka mı istiyordur ? Tamam bunlardan çok var etrafta. Ama mekanın ve dış görünümün hiç mi önemi yok ? Bu kadar mı sabit fikirli, soyutlaşmış bir toplum olduk. Her ne olursa olsun önce bir dönüp ne diyor diye dinlemek bu kadar zor mu ? Gerçi yüzyüze konuşurken bile birbirimizi dinlemediğimiz bir zamanda yaşıyoruz . Bu durumda her affedersin diyeni dinleyecek olsak.......

30.11.2007

ARDA VE LEYDİ




















Bu arada takı yapmaya başladım. Nasıl olmuş mu?

24 Kasım 2007 Cumartesi

ARDA TİYATRODA













Ben bugün ilk defa tiyatroya gittim. Tarzan Yağmur Ormanlarında. Çok eğlendim, çok keyif aldım. Tiyatroya gitmek çok güzelmiş. Annem , Ecişim, Tuğba teyze ve arkadaşım Dennis'le gittim. Bugün benim için çok önemli ve değişik bir gündü.
Ayrıca canım babamın doğum gününü kutluyorum. İyi doğdun babacığım , iyi ki varsın.

24.11.2007

22 Kasım 2007 Perşembe

ARDA MODEL







ARDA BESTE YAPARKEN









Arda artık vcd den çizgi flm seyretmeye başladı. Gerçi henüz sadece 2 tane favori cd miz var. Bütün gün " Winny the Pooh " ve " Sevimli Dinozor " seyrediliyor. Ama olsun bu da geçer diyerek sabrediyorum. İşte Arda çizgi film seyrederken

ARDA BERBERDE









Oğluşum artık uslu uslu babasının berberinde saç traşı oluyor.