24 Kasım 2007 Cumartesi

ARDA TİYATRODA













Ben bugün ilk defa tiyatroya gittim. Tarzan Yağmur Ormanlarında. Çok eğlendim, çok keyif aldım. Tiyatroya gitmek çok güzelmiş. Annem , Ecişim, Tuğba teyze ve arkadaşım Dennis'le gittim. Bugün benim için çok önemli ve değişik bir gündü.
Ayrıca canım babamın doğum gününü kutluyorum. İyi doğdun babacığım , iyi ki varsın.

24.11.2007

22 Kasım 2007 Perşembe

ARDA MODEL







ARDA BESTE YAPARKEN









Arda artık vcd den çizgi flm seyretmeye başladı. Gerçi henüz sadece 2 tane favori cd miz var. Bütün gün " Winny the Pooh " ve " Sevimli Dinozor " seyrediliyor. Ama olsun bu da geçer diyerek sabrediyorum. İşte Arda çizgi film seyrederken

ARDA BERBERDE









Oğluşum artık uslu uslu babasının berberinde saç traşı oluyor.

PUDING İŞTE BÖÖÖÖLE YENİR







İLK ÖĞRETMENİMİZ ANNEMİZ

Öğretmenler haftamız kutlu olsun. Her özel günde ve haftada olduğu gibi yine öğretmenlerimizi 24 Kasım'da hatırlayacağız. Gerçi o gün bile hatırlamayanlar vardır ama.....
Doğumumuzdan ölümümüze kadar hep öğreniriz . Her alanda her konuda yeni birşeyler öğreniriz. Bizim gelişmemizi sağlayan bu öğretileri öğretenlere ne kadar çok şey borçluyuz hiç düşündünüz mü ? Ama benim kendi kendime öğrendiğim şeyler de var diyenler olabilir. Bu kendi kendine öğrenilen şeylere ait kaynakları yazan, bizlere ulaşmasını sağlayanlar da öğretmenler değil midir ? İlla ki okuduğumuz okullardaki öğretmenler midir bizim öğretmenlerimiz ?
İlk öğretmenimiz annemizdir. Uyumayı , yürümeyi, yemek yemeyi, konuşmayı, gülmeyi, vb. bir çok şeyi annelerimizden öğreniyoruz. Sonra okul çağına gelince başka öğretmenler hayatımıza giriyor ve bu böyle devam edip gidiyor. Yüzlerce hatta binlerce öğrenci okutup eğitip yetiştiren öğretmenlerimiz, hiçbirimizin adını unutmaz. Hatta okul numaramızı bile. Biz kaç öğretmenimizin adını hatırlıyoruz ki. Bence bu haksızlık. Sadece özel günlerde onları hatırlamak çok büyük haksızlık. Bu gündebile hatırlamamak ise bence çok ayıp.
Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda artık kimseye ulaşamamak mümkün değil. Belki bir öğretmenimizi huzur evinde bulacağız, belk hasta yatağında , belki de iadealistliği elden bırakmayarak hala eğitmenlikte.
Öyleyse ne duruyoruz haydi önce ilk öğretmenimizden başlayarak ulaşabildiğimiz tüm öğretmenlerimizi bulalım. Bu özel günde onlara ayıracağımız birkaç saatle emeklerinin boşa gitmediğini gösterelim. Göreceksiniz gerisi gelecektir.
Tüm annelerin, babaların ve öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.

22.11.2007

20 Kasım 2007 Salı

SEVGİ

Yatağına yattığında saat sabahın 3'üydü. Ama yine de uyuyamıyordu. Sağa dönüyor olmuyor, sola dönüyor olmuyor, bir türlü gözüne uyku girmiyordu. Bu kadar mı zordu sevdiğine " seni seviyorum " diyebilmek kalbini açabilmek. Sevdiğiyle bir ömrü birlikte geçirmek istediğini söyleyebilmek bu kadar mı zordu ? Ya reddederse olmaz derse? O zaman ne olacaktı ? Pişman mı olacaktı, küçük mü düşecekti ? Küçücük yüreği bir kuş gibi çırpınıyor, kafasında bir sürü düşünce koşturuyor.... Keşkeler, sonradan yaşanacak pişmanlıklar, böyle mi yapsam, şöyle mi desemler köşe kapmaca oynuyorlardı.

Allahım ne zordu duyguları ifade edeblmek, söze dökebilmek. Oysa bugüne kadar ne çok şey için sevgisini dile getirmişti. " Bu yazarı çok severim ifadesi anlatımı mükemmeldir"
" Aaa bak şu restaurantın balıkları çok lezizdir. Ortamını da çok severim"
" Ben çocukları severim ne şirin şeylerdir" Evet daha yüzlerce kez, yüzlerce şey için sevgisini dile getirmişti. Ama neden O'nun için sevdiğini söyleyemiyordu. O'na seni seviyorum, sen benim aşkımsın diyeblmek için neden bunca iç sıkıntısı çekiyordu. Anlamıyordu anlayamıyordu... Geç kalmaktan korkuyordu. Bu düşünceler içinde ne zaman uykuya daldığını anımsamıyordu. Başucunda çalan telefonun sesini hayal meyal fark ederek uykulu bir sesle açtı. Saat öğlene geliyordu ve karşısında sevgi dolu fakat ürkek bir ses vardı. " Seni seviyorum" diyordu.
" Uzun zamandır sana söylemek istiyordum ama çekiniyordum. Karşılıksız olmasından çekiniyordum" diyordu. Allahım rüya mıydı ? Günler geceler boyu düşünüp de söyleyemediği şu iki cümle şimdi telefonu öbür ucundan kendisine söyleniyordu. Seviyor seviliyordu bundan büyük mutluluk huzur var mıydı ? Geç kalmadan, pişmanlıklar yaşamadan şimdi bu iki insan mutlu yuvalarında çocuklarına " seni seviyorum" demenin güzelliğini anlatıyorlar.

Sevgi paylaşılırsa güzeldir. Sevgi mutluluktur. Sevgimizi göstermekten, söylemekten kaçtığımız her an yaşamımızdan yitirdiğimizdir. Sevelim, sevgimizi paylaşalım.
Hepimiz hayatımızda yaşadıklarımız için bazı bedeller öderiz. Bu bedellerden bir kısmı ödenmeye değer. Bir kısmı ise belimizi büker. Yaptıklarımızın, değer yargılarımızın, kararlarımızın bir faturası illaki olmak zorunda. Bu faturalar kimi zaman borç gibi ödenmek zorundadır, kimi zaman da alacak bakiyesi gibi kazançlarımız olur. Önemli olan neyi ödüyorum ve ne kazanmışımın cevaplarını verebilmek. Verebiliyorsak eğer bu bedeller ödenmeye değmiştir. Ama yok veremiyorsak işte o zaman iç hesaplaşma başlar.

Hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz desek de aslında bizi haberdar eden olaylar yaşarız. Ama o zaman içinde bulunduğumuz koşullar bizi karar vermeye zorlar. O karar anında yanlışlığını veya doğruluğunu hesaplayacak vaktimiz ve lüksümüz olmayabilir.Zaten hayatımızı da hesaplarla yaşayamayız. Gün gelir boşver inceldiği yerden kopsun, koptuğu yerden bağlarız deriz. Gün gelir günlerce düşünür, taşınır, danışır en doğrusu neyse onu yapmaya çabalarız. O anda bilebilir miyiz en doğrusu nedir ? Yaşadıkça görür, meyvalarını vermeye yada bedellerini ödemeye başladıkça anlarız kararlarımızın doğruluğunu veya yanlışlığını.

Orta yol bulmak gerek derim ben.Ne ince hesaplar ne de boşvermişlikler.Biraz mantık biraz da hislerimizle kolaylaştırabilmeliyiz hayatımızı. Yaşadığımız hayat bedel ödemeye değer mi ? Deper ise ağır bedeller ödemek zorunda kalmayacağımız, hanemize hep alacak bakiye işleyecek bedeller ödemek dileğiyle.....

Minicik bir yüreğin çırpıntısı, yumuşacık süt kokulu bir tenin teması .....Bir meleğin huzur dolu uyuyuşu.... Kelimeler yeter mi bu sevgiyi, bu bağı anlatmaya . Görmek, yaşamak ve hissetmek gerek.
Eciş ve Arda
Temmuz 2005

Merhaba Arda,


Ben senin teyzenim. Seni çok sevenlerden sadece bir tanesi...Senin gelmeni çok istedim ve çok bekledim ama görüyoum ki beklediğime değmiş. Sen de göreceksin ki gelmene değmiş.

Çok güzel, çok mutlu ve çok güleryüzlü bir bebeksin. Ümit ediyorum ki ömür boyu böyle gülersin.Her zaman ailenle beraber mutlu olman dileğiyle.


Teyzen Gözde 22.09.2005

Geldi nihayet ilkimin ilki

Tanrı bahşetti bize Arda bebeği

Dünyanın en tatlı meleği

Yaşattı bana anneanneliği


Canımın canı güzel bebğim

Yıllardır beklediğim minik meleğim

Sana mutlu bir ömür tek dileğim

Seni çok seviyorum gözbebeğim


Anneannen 10.07.2005

19 Kasım 2007 Pazartesi

FEDAKARLIK ???

Biz annelerin üstlendiği misyon nedir ? Anne olduktan sonra çalışmaya devam etmek mi daha zor ; yoksa kariyerden , paradan ,sosyal hayattan vazgeçerek çocuğuna bakmak mı? Bu soruları çalışan bir anneye sorsanız çalışmak daha zor diyecektir. Çocuğuna kendi bakan bir anne ise tam tersini söyleyecektir. Her iki durumda büyük fedakarlıklar, büyük özveriler gerektiriyor.

O kadar çok düşündüm, o kadar çok tarttım ki. Sonunda işten ayrılıp çocuğuma kendim bakmaya karar verdim. Bu kararımın doğruluğunu veya yanlışlığını zaman gösterecek. Umarım doğru bir karardır zira ummaktan başka çarem yok.

Karar vermek çok zor. Çalışmak zorunda olan annelerin yaşadığı sıkıntıları yakın çevremden biliyor ve görüyorum. Çocuğuna hasretsin, vicdan azabı ile işe gidip geliyorsun, saat başı evi arayıp ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyorsun. Hele ki çocuk büyükanneler yerine bir bakıcı ile bakılıyorsa sıkıntılar bir kat daha artıyor. Akşamları eve geldiğinde bütün gün görememenin verdiği özlem ve biraz da vicdan azabı ile sarılıyorsun çocuğuna. Çocugun gündüz almış olduğu eğitimin tam tersini uyguluyorsun. Bakan kişilere derdini anlatamıyorsun. Bunu böyle yap, şu şöyle olmalı.... Neden senin istediğin gibi bakılamıyor bu çocuk. Değer mi bunca sıkıntıya , özleme....

Öte yandan benim gibi başkasına emanet edemem çocuğumu hele bir bakıcıya asla. Ne yapalım daha az para kazanırız ama çocuğum annesi ile büyür, özgüveni gelişir diye düşünüp işten ayrılmak var. Eve kapanmak, iş ortamından , sosyal hayattan ve daha önceleri rahatça yaptığın harcamalardan vazgeçmek.... İstediğin zaman alışverişe bile gidememek, birileri gelip ilgilense de bende sokaklarda biraz gezip vitrinlere bakabilsem diye dua etmek. Maddi açıdan gelecek korkuları yaşayarak babaya biraz daha fazla yüklenmek.....

Hangisi diğerinden daha fazla fedakarlık istiyor ?

Kasım 2006

BEN BİR ANNEYİM




Şu günlerde annemin bir sözü hiç aklımdan çıkmıyor. 'Anne olunca anlarsın ' Ozamanlar neyi anlayacağım acaba diye merak eder, için için sinirlenirdim. Ama artık anlıyorum. Çünkü ben de bir anneyim. Kimbilir ileride daha neler anlayacağım. Korkuyorum..... Neden mi ? Korkularımdam korkuyorum.
Bugün tam 40 günlük oldun. Banu ile seni yıkadık.Eskilerin deyimi ile kırkladık. Kırk uçurmaya ziyaretlere gitmemiz gerekiyormuş. Ama gitmedim. Çünkü banyo yaptın , üşürsün maazallah hastalanırsın. Şimdi içeride melekler gibi uyuyorsun. Biliyorum çok sürmeyecek. 10-15 dakika içinde avazın çıktığı kadar ağlayıp meme isteyeceksin. Uyusan da biraz nefes alsam diye gözünün içine bakıyorum ama uyuyunca da seni çok özlüyorum. Sanki uyanıkken meme emmekten ve kaka yapmaktan başka bir şey yapıyormuşsun gibi....Ama olsun seni çok özlüyorum yine de. Gidip gelip nefes alışını kontrol ediyorum.Gözüm hep kapının deliğinde . Kapıda acaba biri mi var. Geceleri oturarak uyuyorum. Ya sen ağlarsan da ben duymazsam. Her ne kadar beşiğin yatağımın yanında ama ya dalarsam ..Seni sanki benden alacaklar götürecekler gibi korkular yaşoyor, kabuslar görüyorum. Seni kimseyle paylaşmak istemiyorum. Ya seni kucaklarına aldıklarında tutamazlar da bir yerini incitirlerse ....Biliyorum bütün bunlar saçma kuruntular. Ama elimde değil. Seni nasıl bırakıp da işe gideceğim bilemiyorum. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Ama düşünmem lazım. Senin için en iyi olan neyse düşünmek ve yapmak zorundayım.
Çünkü ben bir anneyim... 29.06.2005

HOŞGELDİN






Oğluşum benim hoşgeldin dünyama.

Artık ben bir anneyim. 9 ay boyunca seni hep kucağıma alıp koklayacağım günü bekledim. Artık yanımdasın, kucağımdasın, koynumdasın......Yanından bir dakika bile ayrılmak istemiyorum. Sen de bunu biliyormuş gibi devamlı ağlıyorsun . Kucağıma alıyorum susuyorsun.

Seni evimize getirdiğimiz ilk günü anımsıyorum. Hastahaneden çıkarken seni ana kucağına koymaya bile kıyamamış kucağıma almıştım. Arabada da kucağımdaydın, 4 kat merdiveni çıkarken de. Kapıdan girdim. Yanımızda anneannen ve babaannen vardı. Salondaki koltuğun üzerine usulca seni bıraktım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tabii anneannen ve babaannen de bana eşlik ettiler. Biz koro halinde avaz avaz ağlarken baban girdi içeriye. Çok korkmuştu kötü bir şeyler oldu sanmıştı. Onu teselli ettik ve sustuk. Anneannen ve babaanen neden ağladıklarını bilmiyorlardı. Benden etkilenmişlerdi. Oysa ben neden ağladığımı çok iyi biliyordum. Hala boğazım düğümlenir o an aklıma geldikçe. Artık ben bir anneydim . Seni içimde hep hissetmiştim. Tekmelemelerini, kıpırdamalarını......Ama şimdi başkaydı.Şimdi sana dokunabiliyor, görebiliyor, koklayabiliyordum. Sonunda kucağımdaydın işte. Minicik..... Dokunmaya , bakmaya kıyamayacak kadar harikulade , muhteşem minicik bir bebecik.


Bana anneliği tattırdığın için , bu muhteşem duyguları yaşattığın için sana çok teşekkür ederim oğlum. Hoşgeldin dünyama bebeğim. Sefalar getirdin.


31.05.2005







Canım yavrum 1 yaşında. Bugün oğlumuzun artık bir yaşı var. Tam 1 yaşında. Şu anda geriye dönüp baktığım zaman da nasıl da geçmiş koskoca 1 yıl diyorum. Ne çabuk geçmiş.... Oysaki yaşarken öyle mi ? Günleri, haftaları, ayları sayıyordum. 3 aylık oldu. 4 ay 10 günlük. 5 buçuk aylık....Biran önce yaşı olsun, büyüsün. Ne önemi var aslında. Zaten büyümeyecek mi? İstesek de istemesek de çocuklarımız büyüyor , biz yaşlanıyoruz.Önemli olan yaşadığımız anın , hayatın tadını çıkarmak. Kaliteli yaşamak, doyasıya yaşamak. Hele bebeğimizi büyütürken...... Çünkü hergün değişiyorlar her gün yeni bir keşif, her gün bir yenilik söz konusu. Hem bebeğimiz için hem bizim için. Bu yüzden bundan sonra biran önce büyüsün diye zaman saymayacağım.
Doğum günümüzde bize katılan herkese teşekkür ederiz. İyi ki doğdun canim oğlum benim mutlu yıllar sana... 21.05.2006

YARIN


Öyle çabuk geçiyor ki günler

Hele sen de bir bak hayatına

Daha dün doğmuşuz sanki

Yeni okula başlamışız

Yeni sevmişiz


Öyle çabuk geçiyor ki günler

Hele sen de bir bak hayatına

Yarın bitecek sanki herşey

Yarın ölecek gibiyiz


Daha doymamışız yaşamasına

Günlerimiz dün bir, bugün iki,

Sakın bir şey bırakma yarına

Yarın yok ki.

Özdemir ASAF